Yabancı Mirasçılık Belgesini Türkiye’de Nasıl Kullanabilirsiniz
Yabancı mirasçılık belgesini Türkiye’de nasıl kullanabilirsiniz; Dünyamız globalleşme yoluna hızla devam etmekte olup bu durum kişilerin ikamet etme, çalışma ve/veya vefat hallerinde yaşamları boyunca birden fazla ülke ile muhatap olmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla kişiler birden fazla ülkenin hukuku ile karşılaşmakta ve bu ülkelerin belirlediği kurallar çerçevesinde eylemlerini gerçekleştirmektedir.
Çalışmamızda, yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgelerinin Türkiye’deki durumu tartışılacaktır. Örneğin, Alman vatandaşı olan bir kişinin Türkiye’de taşınmazı var ve mirasçılık belgesi Alman mahkemelerinden temin edilmiş ise, Türkiye’deki taşınmaz intikal işlemlerinde nasıl bir usul izlenmelidir? Ya da bir İngiliz vatandaşının Türkiye’de bir banka hesabı varsa, mirasçıları banka hesabındaki miktarı nasıl edineceklerdir? Veya Türk vatandaşının uzun süre Hollanda’da yaşadığı ve burada vefat ettiği ve veraset ilamının da yine Hollanda makamlarınca düzenlendiği düşünülürse, ölen Türk vatandaşının Türkiye’deki malvarlıklarının intikali nasıl gerçekleşecektir?
İşte çalışmamızda bu sorulara yanıt arayacak özetle yabancı bir ülkede mirasçılık belgesi talep edilmesi karşısında düzenlenecek mirasçılık belgesinin bir başka deyişle veraset ilamının Türkiye’de resmi olarak tanınıp tanınmayacağı hususu tartışılacaktır.
MİRASÇILIK BELGESİ ve YABANCILIK UNSURU KAVRAMLARI
Mirasçılık belgesi, belgede adı geçen kişilere mirasçılık sıfatlarından doğan hakların 3.kişilere karşı ispatını sağladığı gibi mirasçılıktan doğan kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkilerinin de kullanılması işlemlerini sağlamaktadır. Yetki belgesi olarak değerlendirilen mirasçılık belgesi, bu yönüyle mirasçıların hak sahipliğine ilişkin hem kurucu hem de açıklayıcı nitelik arz etmektedir.
Zira mirasçılar ilgili yasa hükümleri uyarınca mirasçı oldukları kabul edilebilirse de mirasçıların bu sıfatlarından doğan haklarını kullanabilmeleri ve ispat için mirasçılık belgesinin düzenlenmesi gerekmektedir. Nitekim mirasçılık belgesinde, tüm mirasçıların miras payları yer aldığından söz konusu belge, bu yönüyle de açıklayıcı bir görev üstlenmektedir.
Ülkemizde mirasçılık belgesinin edinilebilmesi için, kişilerin mahkeme veya noter aracılığıyla bu belgenin düzenlenmesini talep etmeleri gerekmektedir. Bu durum TMK m.598/1 “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.” hükmü ile ifade edilmiştir.
Anılan maddenin lafzından anlaşıldığı üzere, yasal mirasçı olduğu belirlenen kişiler mahkeme aracılığıyla yahut notere başvuru ile mirasçılık belgesi talep edebilmekte olup aynı maddenin devam fıkrasında “Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.” ifadesiyle atanan mirasçılar ve lehlerine belirli mal bırakılmış olan kişilere de mirasçılık belgesini talep hakkı tanınmıştır.
Yabancılık unsuru ise, bir olay veya hukuki ilişkinin birden fazla ülkenin hukuku ile bağlantılı olması olarak tanımlanmakta olup örnek vermek gerekirse, Alman vatandaşının muris olması halinde, genel kural ölenin milli hukukunun uygulanmasına yönelik olduğundan Alman Hukuku, ancak kamu düzeni ve özellikle taşınmazlara yönelik durumlarda ise, ülkemiz yönünden Türk Hukuku uygulama bulacağından birden fazla ülke hukukunun bağlantılı olduğu söylenebilecektir. Dolayısıyla ölen kişinin yabancı ülke vatandaşının olması veya mirasçılardan en az birinin yabancı olması ya da terekedeki malvarlıklarından birinin yabancı ülkede bulunması halinde somut olay yönünden yabancılık unsuru olduğu kabul edilebilecektir.
Ne var ki, uygulamada murisin vatandaşı olduğu ülke veya düzenlenme yeri gibi yabancılık unsuru bulunan belgeler nezdinde bu mirasçılık belgelerinin Türkiye’deki resmi makamlarda tanınması ve icra edilmesinde sorunlar çıkabilmekte olup çalışmamızda bu yöndeki hukuki sorunlar incelenmesi uygun görülmüştür.
YABANCILIK UNSURUNU HAİZ MİRASÇILIK BELGELERİNİN TÜRKİYE’DEKİ DURUMU
Yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgelerinin başka bir ülkede kabul görmesi için tanıma veya tenfiz işlemlerinin yapılması gerekmekte olup çalışmanın bu bölümünde öncelikle tanıma ve tenfiz kavramlarına değinilecektir.
Tanıma; yabancılık unsuru içeren mahkeme kararlarının sanki tanıma kararı ülkede verilmiş bir karar gibi olmasını sağlamayan bir kurumdur. Nitekim bu husus MÖHUK m.58 “Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarını taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır.” amir hükmü ile hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla tanıma ile anlaşılması gereken yabancı mahkeme ilamının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilmesi olmalıdır.
Aynı kanun 50.maddesinde ise tenfiz kavramına değinilmiş ve “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” ifadesine yer verilmiştir. Söz konusu tanımlar ışığında, tanıma için yabancı mahkeme kararının Türkiye’de verilen bir karar gibi kabul edilmesi anlamını taşırken tenfiz ile yabancı mahkeme kararının kabulünün yanı sıra o kararın Türkiye’de icra edilmesine de olanak sağlandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda alıntılanan kanun maddeleri ışığında, yabancı mahkeme kararları yönünden ister tanıma ister tenfiz kararı verilmesi talep edilmiş olsun her koşulda kanun koyucunun MÖHUK m.54’te sıralamış olduğu tenfiz şartlarının varlığının arandığı anlaşılmaktadır.
MÖHUK m.54’te sayılan bu şartlar sırasıyla; mütekabiliyet (karşılıklılık) ilkesinin varlığı, ilâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması, hükmün kamu düzenine açıkça aykırı olmaması ve o yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması şeklinde sıralanmaktadır.
Dolayısıyla bu şartların varlığı halinde, yabancılık unsuru içeren bir mirasçılık belgesinin yine yabancı mahkeme kararı ile elde edilmiş olması halinde; söz konusu kararının yani mirasçılık belgesinin (veraset ilamının) Türkiye sınırları dahilinde de kabul görüp icra edilebilmesi mümkün hale gelecektir.
Tüm bu sayılan işlemler, bu alanda uzman hukukçuların vekilliğinde yapılmadığı takdirde, örneğin Alman vatandaşı olan gurbetçi Türk asıllı biri dahi mirasçılık belgesi Almanya’da düzenlendiği ve yukarıda sıralanan işlemler usulüne uygun yapılmadığı için hak ettiği miras payını kaybedebilecektir. Dolayısıyla tüm bu tanıma ve tenfiz işlemlerinin usulüne uygun şekilde ve titizlikle yürütülmesi gerekmektedir, aksi halde büyük hak kayıplarına uğramanız söz konusudur.
SONUÇ
Gelişen ve küreselleşen dünyamızda, kişilerin sadece kendi ülkeleriyle değil somut olayın gelişimine göre başka ülkelerle de irtibat halinde bulunmaktadır. Tüm bunlarla birlikte bir öngörü olarak şunları söyleyebiliriz. Globalleşen ve dijitalleşen dünyada, çözümlerin daha hızlı ve efektif olması adına, özellikle miras hukuku alanındaki mülkiyet sorunlarında devletlerin yeknesak çözümler üretmesi gerekmektedir.
Tanıma ve tenfiz işlemlerinin yapılabilmesi için öncelikle MÖHUK’ta yer alan tanıma ve tenfiz maddeleri ile burada sayılan şartların incelenmesi gerekmektedir. MÖHUK kapsamında kabul edilen şartların varlığı halinde, yabancı mahkemece verilen bir mirasçılık belgesinin Türkiye’de tanınmasının ve gereğinin icra edilmesinin mümkün olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu doğrultuda, yabancılık unsurunu haiz mirasçılık belgelerinin Türk makamları önünde tanınması ve icra edilebilmesi için gerekli işlemlerin bu alanda yetkin hukukçular tarafından yürütülmesi gerektiği aksi halde, mirasçıların büyük hak kayıplarına uğrayacağı açıktır.
Av. Merve Özel
Taygün & Özmestik Hukuk Bürosu
17.04.2020