Bilişim Hukuku – Bilişim Ceza Hukuku – Ceza Hukuku – İş Hukuku

Gittigidiyor ‘un 8 Yıl Süren Marka İhlali Davası Sonuçlandı

Ülkemizde yer sağlayıcı platformlarının hukuki sorumluluğu gerek 5651 sayılı yasa öncesi gerek söz konusu yasa sonrası bir hayli tartışılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 15.01.2014 tarihli güncel kararında özellikle yer sağlayıcı firmaların hukuki sorumluluğu konusunda çok tartışmalı bir karara imza atmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararının her ne kadar marka hukuku bakımından değerlendirildiği görülse de kararın içerdiği ilkeler, Yargıtay ve doktrinin bu konudaki görüşleri analiz edildiğinde özellikle fikri hak ihlalleri açısından emsal şekilde uygulanma kabiliyeti bulacaktır.

2006’da açılan davada davacı özetle; şirketine ait tescilli ve tanınmış markası ile iltibas yaratacak şekilde aynı ibareleri ve tanıtma vasıtalarını içeren taklit ürünlerin “www.gittigidiyor.com” adresi üzerinden satışa arz edilmesi sebebi ile bu eylemlerinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini ileri sürerek, haksız rekabetin hükmen tespitine, satışın durdurulmasına, manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı ise dava dilekçesinin içeriği itibariyle yer sağlayıcı konumunda olduğunu, hukuka aykırı içerikler sebebi ile sorumluluğunun bulunmadığını her ne kadar dava tarihinde 5651 sayılı yasa bulunmasa bile genel hükümler ve uluslararası mevzuatlar, elektronik ticaret direktifleri çerçevesinde mahkeme kararı olmaksızın ihlal oluşturan içeriğin web sitesinden çıkartılması ya da erişimin engellenmesinin mümkün olmayacağını belirtmiştir.

Yerel Mahkemece verilen ilk kararda taklit kozmetik ürünlerinin yayın ve satışının önlenmesine karar verilmiş, diğer talepler açısından davalı tarafa husumet düşmediğinden o talepler yönünden davanın husumetten reddine karar verilmiştir. Yerel Mahkeme kararı Yargıtay tarafından davacı lehine bozulmuştur. Yerel mahkemenin yeni oluşturduğu hüküm sonrasında özel dairece tekrardan kararın bozulması ve yerel mahkeme tarafından eski kararda direnilmesi üzerine dosya Hukuk Genel Kurulu’na çıkmıştır.

Hukuk Genel Kurulu öncelikle dava tarihi itibarı ile yer sağlayıcı platformların yükümlülük ve sorumlulukları açısından herhangi bir hukuki boşluk bulunup bulunmadığı değerlendirmiş, devamında ise yer sağlayıcı firmalara hukuka aykırı içerikler sebebi ile bildirim yapılması halinde, firmanın gerekli önlem ve tedbirleri alması gerektiğini aksi halde iştirakken söz konusu aykırılıktan sorumlu olacağını kabul etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu özetle;

“…..somut uyuşmazlıkta ileri sürülen talepler bakımından da kusur şartının gerçekleşmesi ve dolayısıyla da davalının iştirak halinde sorumluluğuna gidilebilmesi için önceden haberdar edilmesi ve buna rağmen haklı veya yasal bir neden olmaksızın ihlal oluşturan içeriğin davalı tarafından web sitesinden çıkartılmaması gereklidir. Açıklanan bu gerekçe itibariyle, davalı internet yer sağlayıcısı aleyhine açılan tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve tecavüz sonuçlarının ortadan kaldırılması davası bakımından da davalının iştirak halinde tecavüz nedeniyle sorumlu tutulabilmesi kusur şartına bağlı olduğundan; yerel mahkemenin direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe itibariyle yerindedir.

Ne var ki, somut uyuşmazlıkta davacının yukarıdaki paragrafta açıklanan tecavüzün tespiti, durdurulması, önlenmesi ve tecavüz sonuçlarının ortadan kaldırılması talebini de içeren 20.07.2006 tarihli dava dilekçesinin davalıya tebliği üzerine, davalı tarafça herhangi bir sorumlulukları bulunmadığından bahisle davaya karşı çıkılarak davanın reddi savunulmuş ve mahkemenin bu yolda verdiği ihtiyati tedbir kararına da itiraz edilerek, kaldırılması istenilmiştir. Oysa, dava dilekçesi aynı zamanda ihtarname yerine de geçeceğinden, tecavüzün varlığından haberdar olan davalının yasal ve haklı bir neden olmaksızın ihtarname gereğinin yerine getirilmemesinden dolayı kusurlu davrandığı ve artık bu talepler bakımından da davalıya husumet düşeceğinin kabulü ile anılan hususlarda davalıyı da bağlayıcı nitelikte eda hükmü kurulması gerekirken, yerel mahkemenin önceden ihtarname gönderilmediğinden bahisle davanın husumetten reddine ilişkin direnme gerekçesi isabetli değildir.

Bir davada verilecek hükmün öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderecek ve yine o davanın taraflarını bağlayacak şekilde oluşturulması gerekir. Davalı işletmecinin web sitesi üzerinden piyasaya mal ve hizmet arz edenler ile alıcıların tabi oldukları kurallar; davalı tarafından hazırlanan ve elektronik ortamda imza suretiyle gerçekleştirilen “Gittigidiyor Com Kullanıcı Sözleşmesi” isimli sözleşme ile belirlenmiştir. Bu sözleşmede “üyeler arasındaki iş ve işlemlerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesinin sağlandığı, özel bir ödeme ve güvenli hesap sistemi bulunduğu ve davalının sisteme erişimi engelleme hakkının olduğu” hususları da yazılıdır. Bu durumda, marka hakkına tecavüz oluşturan içeriğin davalı tarafından web sitesinden çıkartılması ya da erişiminin engellenmesi ve yine ileride muhtemel tecavüz tehlikesinin önlenmesi hususunda davalıyı da bağlayan bir eda hükmü verilmesini istemekte davacının hukuki yararının bulunduğu aşikardır.

Bu durumda, yukarıda açıklandığı üzere davalıya tebliğ olunan dava dilekçesinin içeriği itibariyle tecavüzden haberdar olan ve buna rağmen üçüncü kişiler tarafından davalıya ait web sitesindeki ihlal oluşturan dava konusu içeriğin web sitesinden çıkartılması ya da erişimin engellenmesi şeklinde olumlu bir davranışta bulunmayarak, tecavüz teşkil eden içeriği işletmecisi olduğu “www.gittigidiyor.com” adlı web sitesinden çıkartmamak suretiyle kusurlu davranan davalının, İŞTİRAK HALİNDE SORUMLULUĞU NEDENİYLE DAVACININ TESCİLLİ MARKA HAKKINA TECAVÜZÜN DURDURULMASI, ÖNLENMESİ VE TECAVÜZÜN SONUÇLARININ ORTADAN KALDIRILMASI TALEPLERİ BAKIMINDAN EDA HÜKMÜ OLUŞTURULMASI GEREKİRKEN; davanın husumetten reddine ilişkin yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir….”

Şeklinde belirtilen gerekçeler ile yer sağlayıcı platformun dava dilekçesi ile birlikte artık hukuka aykırı taklit ürünlerden haberdar olduğunu bu sebeple önlem alması gerektiğini aksi halde hukuka aykırılıktan sorumlu olacağını belirtmiştir.

Kanımca; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu gerekçesine katılmak mümkün değildir. Özellikle günde binlerce ürün girişi yapılan bu tür sitelerin site sahibi tarafından kontrolünün yapılması mümkün değildir. Bir başka konu ise dava dilekçesi veya yazılı bir bildirimin yer sağlayıcı konumundaki e-platform işleticisine yapılmış olması ile karşı tarafın markasal vb meşru bir hakkının bulunduğu %100 bir şekilde ispat etmeyecektir. Söz konusu meşru bir hakkın varlığı veya yokluğu mahkeme tarafından verilecek bir karar ile belli olacaktır. Bunun yanında, 5651 sayılı Kanun’un değiştirilen 5. Maddesi ile birlikte ise artık yer sağlayıcı firmalar aynı kanunun 8. Ve 9. Maddeleri gereğince bildirim yapılması halinde içerikleri yayından çıkartmakla yükümlüdür.

Av. F. Ünsal Özmestik

Göktürk/İstanbul